Ana içeriğe atla

Bugün Yarım Kalanlara Rağmen

Bugün yarım kalanlara rağmen yarın tam olacaklar için savaşmaya devam etmelisin. Yaşamaya devam etmelisin demiyorum; demiyorum çünkü o savaşa girmeden yaşamaya başlayamazsın. Kazanmalısın da demiyorum çünkü yine biliyorum ki kazandım dediğin her şeyde bir kaybettiğin var. En iyi sen bilirsin; her şeye sahibim dediğin anda hiçliğe düşen de sendin bu ‘O’ diye hissettiğin anda en yarım kalanda.
Kim ne anlatırsa anlatsın o acıyı çeken de sen oldun aynı acıdan geberip kendi omzunda ağlayan da sen olacaksın. Acı çekmek çoğunun işine gelip nefes dahi almanın hayatın cezası olduğunu düşünenler olsa da bende eminim ki hayatta güzel anlar da var. Eğer varsa benim bir tane bile güzel anım olmadı diyen tüm güzel anlarımdan vazgeçmeye hazırım ben. Hazırım çünkü içimizde yerin yedi kat dibi de var karanlığın her tonunun olduğu; yedi kat göğü de var beyazlarının hüküm sürdüğü.
Bir de Dünya var işte tam ortada duran. Hepinizin karanlığın tonları arasında gezindiği de oldu beyazın içinde kaybolacak kadar saf olduğu da. Bana Dünyayı tarif et deseler ‘’yıldızların altında’’ derim. Senin “cehennemin dibinde” diye tarif etmene inat umuttan gamzelerimle gülerim sana. Bir masalın hayali kadar gerçek olamasak da en az masallardaki kadar kötüler var hayatlarımızda.
Okuduğunuz romanlar kadar karışık olmasa da bin bir entrika dönüyor etrafımızda. Neyse ki tek bir gerçek var: Ölene kadar –ki inandığın yaratıcıya göre ondan sonrası da değişir- uyandığın her gün yeni bir sayfa var. Kiminin dünden silgi izli, kiminin silmekten yırtılmış, kiminin bir parça, kiminin bembeyaz.. Ama var.. Ve hangi günün son sayfamız olduğunu bilmek imkansız. Tıpkı aldığımız nefesi verip vermeyeceğimizin garantisinin olmadığı gibi.. Tıpkı sen gibi.. Tıpkı ben gibi..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİKTİR ET!

                                                         SİKTİR ET! Bugün sana sert gerçeklerden bahsedeceğim. Bugün sana gerçek başarının sırrını vereceğim. Ve eğer dediklerimi uygularsan kimse senin önünde duramayacak,kimse sana bir daha laf etmeye dahi cürret edemeyecek. Öncelikle sana bir soru sormak istiyorum. Kendini değerli görüyor musun ? Kendini diğer insanlar kadar değerli görüyor  musun ? Ben sana söyliyim kendini değerli falan görmüyorsun. Her gün düşüncelerinde kendini eze eze bir hal oluyorsun.Her gün kendine sövmekten başka bir şey yapmıyorsun. Kendi değerini neye göre belirliyorsun ? Kendi özelliklerine,kendi inançlarına,kendi prensiplerine göre mi yoksa başkalarının düşüncelerine göre mi ? Cevabı aslında çok basit. Başkalarının düşünceleri senin için daha önemli. O sana aptal diyor, kendini aptal zannedi...

ÖZGECAN ASLAN ANISINA!!!

Merhaba diyerek başlayamayacağım sözlerime bugün. Çünkü aslında hiç selamlaşacak havada değiliz ülke olarak. Özgecan Aslan... Kim bilir ne stresler yaşayarak girdi üniversite sınavına. Hayatının son geceleri olduğunu bilmeden sabahlara kadar ders çalıştı belki de. Sonunda üniversiteyi kazandığında ne kadar mutlu oldu kim bilir. Özgecan Aslan... Okuldan eve dönmeye çalışan gencecik bir beden ama bedenin içinde yaşayan kocaman bir kalp,gencecik bir ruh,içinde hayat planları saklı bir beyin ve bir sürü hayal... Bir minibüste beden dışında hiçbir şey görmeyen bir hayvan yüzünden toprağın altında bir beden olarak kaldı şimdi. Özgecan Aslan... Neler geliyor aklıma. Aşık mıydı acaba ? Platonik belki, var mıydı kalbinin içinde gizli biri ?  Ya da yarınlar için ne planı vardı ? Geçemediği sınavlara üzülüyor muydu ? O minibüste az sonra yaşayacaklarından habersiz ne düşünüyordu ? Çok canı yandı mı mesela ? Çığlıkları o şerefsizin kulağını çınlatıyor mudur ? Aklımda o kadar soru var ...

Kendine İnan!

Yeni sınav sistemi olan YKS’ye hazırlanan adayların yine en büyük kuşkusu “Konular yetişir mi?” sorusu oluyor. Hepsi nasıl bitecek diye düşünmek yerine bence sınava kadar üzerine ne ekleyebilirim diye düşünmelisin. Ders çalışmaya ilk başta büyük bir hevesle başlarsın çünkü ilk konular genelde kolay olur, fakat ilerleyen aylarda ise bir bıkkınlık hissi gelir. İşte pes edenler her zaman kaybeder, her konuda. Bıkkınlık hissini yenenler ise hedeflediği üniversiteyi kazanır.  Sen, bırakmayıp çalışmaya devam etmelisin!  Senin ders çalışmayı bırakma gibi bir lüksün yok. Sakın tıka basa yemek yemeyin ve kendinizi de aç bırakmayın. Ne yapmak lazım ? Az yiyin ve sık yiyin. Örneğin 4 saatte bir sizi rahatsız etmeyecek şeyler yemeniz daha iyi olacak. karnınızı asla doyurmayın. Çok yemek zekayı anlama kabiliyetini ve idrakı köreltir. Bu kadarla da kalmaz sizi embesil bir üşengece çevirir. Hiç bir şey yapmak istemezsiniz. Beyniniz bile düşünmeye üşenir. az yiyip kuş gibi hafif hissedip...